broad

Broad: Geniş, Kapsamlı, Yaygın

İngilizce Anlamı:

  1. (sıfat) Geniş, geniş, geniş.
  2. (sıfat) Kapsamlı, kapsamlı, kapsamlı.
  3. (sıfat) Yaygın, yaygın, yaygın.
  4. (sıfat) Genel, genel, genel.
  5. (sıfat) Açık, açık, açık.
  6. (sıfat) Serbest, serbest, serbest.
  7. (sıfat) Kaba, kaba, kaba.
  8. (sıfat) Geniş fikirli, geniş fikirli, geniş fikirli.
  9. (sıfat) Cömert, cömert, cömert.
  10. (sıfat) Güçlü, güçlü, güçlü.

Türkçe Anlamı:

  1. (sıfat) Geniş, geniş, geniş.
  2. (sıfat) Kapsamlı, kapsamlı, kapsamlı.
  3. (sıfat) Yaygın, yaygın, yaygın.
  4. (sıfat) Genel, genel, genel.
  5. (sıfat) Açık, açık, açık.
  6. (sıfat) Serbest, serbest, serbest.
  7. (sıfat) Kaba, kaba, kaba.
  8. (sıfat) Geniş fikirli, geniş fikirli, geniş fikirli.
  9. (sıfat) Cömert, cömert, cömert.
  10. (sıfat) Güçlü, güçlü, güçlü.

Örnekler:

  • The broad river flowed through the valley. (Geniş nehir vadide akıyordu.)
  • The broad topic of the conference was “The Future of Education.” (Konferansın geniş konusu “Eğitimin Geleceği” idi.)
  • The broad consensus among scientists is that climate change is real. (Bilim insanları arasında iklim değişikliğinin gerçek olduğu konusunda geniş bir fikir birliği var.)
  • The broad outlines of the plan were agreed upon by all parties. (Planın geniş ana hatları tüm taraflarca kabul edildi.)
  • The broad daylight made it easy to see the details of the painting. (Geniş gün ışığı, resmin ayrıntılarını görmeyi kolaylaştırdı.)
  • The broad smile on her face showed that she was happy. (Yüzündeki geniş gülümseme mutlu olduğunu gösteriyordu.)
  • The broad strokes of the artist’s brush created a bold and striking image. (Sanatçının fırçasının geniş darbeleri cesur ve çarpıcı bir görüntü yarattı.)
  • The broad-minded professor was open to new ideas. (Geniş fikirli profesör yeni fikirlere açıktı.)
  • The broad-hearted philanthropist donated millions of dollars to charity. (Geniş yürekli hayırsever, hayır kurumlarına milyonlarca dolar bağışladı.)
  • The broad-shouldered man carried the heavy load with ease. (Geniş omuzlu adam ağır yükü kolaylıkla taşıdı.)

Broad kelimesinin eş anlamlıları:

  • Wide
  • Extensive
  • Comprehensive
  • General
  • Open
  • Free
  • Coarse
  • Liberal
  • Generous
  • Strong

Broad kelimesinin zıt anlamlıları:

  • Narrow
  • Limited
  • Restricted
  • Specific
  • Closed
  • Confined
  • Fine
  • Conservative
  • Stingy
  • Weak

Yayımlandı

kategorisi