serious

serious

İngilizce Anlamı:

  1. Önemli veya ciddi bir konu veya durumla ilgili olan.
  2. Ciddi veya önemli bir şekilde düşünülmesi veya ele alınması gereken.
  3. Ciddi veya önemli bir şekilde ifade edilen veya yapılan.
  4. Ciddi veya önemli bir şekilde hissedilen veya deneyimlenen.
  5. Ciddi veya önemli bir şekilde sonuçları olan.
  6. Ciddi veya önemli bir şekilde tehlikeli veya zararlı olan.
  7. Ciddi veya önemli bir şekilde hasta veya yaralı olan.
  8. Ciddi veya önemli bir şekilde endişeli veya üzgün olan.
  9. Ciddi veya önemli bir şekilde kararlı veya kararlı olan.
  10. Ciddi veya önemli bir şekilde dürüst veya güvenilir olan.

Türkçe Anlamı:

  1. Önemli, ciddi.
  2. Ciddiyetle, ciddi bir şekilde.
  3. Ciddi, ağırbaşlı.
  4. Ciddi, önemli.
  5. Ciddi, ağır.
  6. Ciddi, önemli.
  7. Ciddi, ağır.
  8. Ciddi, önemli.
  9. Ciddi, önemli.
  10. Ciddi, önemli.

Örnekler:

  • The doctor said that the patient’s condition was serious. (Doktor hastanın durumunun ciddi olduğunu söyledi.)
  • The accident was serious, but the driver survived. (Kaza ciddi idi, ancak sürücü hayatta kaldı.)
  • The politician made a serious mistake when he made that statement. (Politikacı o açıklamayı yaptığında ciddi bir hata yaptı.)
  • The student took the exam seriously and studied hard. (Öğrenci sınava ciddi bir şekilde yaklaştı ve çok çalıştı.)
  • The company is in serious financial trouble. (Şirket ciddi mali sıkıntılar içinde.)
  • The disease is serious and can be fatal if not treated properly. (Hastalık ciddi ve düzgün tedavi edilmezse ölümcül olabilir.)
  • The situation is serious and requires immediate action. (Durum ciddi ve acil eylem gerektiriyor.)
  • The government is taking the threat of terrorism seriously. (Hükümet terörizm tehdidini ciddiye alıyor.)
  • The athlete is serious about winning the gold medal. (Sporcu altın madalya kazanmaya kararlı.)
  • The scientist is serious about finding a cure for cancer. (Bilim insanı kanser için bir tedavi bulmaya kararlı.)

serious ifadesinin kullanıldığı bazı deyimler ve ifadeler:

  • serious about something: bir şey konusunda ciddi olmak
  • serious as a heart attack: kalp krizi kadar ciddi
  • serious business: ciddi iş
  • serious consequences: ciddi sonuçlar
  • serious crime: ciddi suç
  • serious damage: ciddi hasar
  • serious disease: ciddi hastalık
  • serious injury: ciddi yaralanma
  • serious matter: ciddi mesele
  • serious problem: ciddi sorun

Yayımlandı

kategorisi