serious
İngilizce Anlamı:
- Önemli veya ciddi bir konu veya durumla ilgili olan.
- Ciddi veya önemli bir şekilde düşünülmesi veya ele alınması gereken.
- Ciddi veya önemli bir şekilde ifade edilen veya yapılan.
- Ciddi veya önemli bir şekilde hissedilen veya deneyimlenen.
- Ciddi veya önemli bir şekilde sonuçları olan.
- Ciddi veya önemli bir şekilde tehlikeli veya zararlı olan.
- Ciddi veya önemli bir şekilde hasta veya yaralı olan.
- Ciddi veya önemli bir şekilde endişeli veya üzgün olan.
- Ciddi veya önemli bir şekilde kararlı veya kararlı olan.
- Ciddi veya önemli bir şekilde dürüst veya güvenilir olan.
Türkçe Anlamı:
- Önemli, ciddi.
- Ciddiyetle, ciddi bir şekilde.
- Ciddi, ağırbaşlı.
- Ciddi, önemli.
- Ciddi, ağır.
- Ciddi, önemli.
- Ciddi, ağır.
- Ciddi, önemli.
- Ciddi, önemli.
- Ciddi, önemli.
Örnekler:
- The doctor said that the patient’s condition was serious. (Doktor hastanın durumunun ciddi olduğunu söyledi.)
- The accident was serious, but the driver survived. (Kaza ciddi idi, ancak sürücü hayatta kaldı.)
- The politician made a serious mistake when he made that statement. (Politikacı o açıklamayı yaptığında ciddi bir hata yaptı.)
- The student took the exam seriously and studied hard. (Öğrenci sınava ciddi bir şekilde yaklaştı ve çok çalıştı.)
- The company is in serious financial trouble. (Şirket ciddi mali sıkıntılar içinde.)
- The disease is serious and can be fatal if not treated properly. (Hastalık ciddi ve düzgün tedavi edilmezse ölümcül olabilir.)
- The situation is serious and requires immediate action. (Durum ciddi ve acil eylem gerektiriyor.)
- The government is taking the threat of terrorism seriously. (Hükümet terörizm tehdidini ciddiye alıyor.)
- The athlete is serious about winning the gold medal. (Sporcu altın madalya kazanmaya kararlı.)
- The scientist is serious about finding a cure for cancer. (Bilim insanı kanser için bir tedavi bulmaya kararlı.)
serious ifadesinin kullanıldığı bazı deyimler ve ifadeler:
- serious about something: bir şey konusunda ciddi olmak
- serious as a heart attack: kalp krizi kadar ciddi
- serious business: ciddi iş
- serious consequences: ciddi sonuçlar
- serious crime: ciddi suç
- serious damage: ciddi hasar
- serious disease: ciddi hastalık
- serious injury: ciddi yaralanma
- serious matter: ciddi mesele
- serious problem: ciddi sorun