-
Birbirine basınç yapacak kadar yaklaşmak
Örnek:Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar. M. Ş. Esendal
-
Basınçla iki şey arasında kalmak.
-
Dar bir yere zorla sığmak veya sığdırılmak
Örnek:Karşıda apartmanın köşesine sıkışmış baraka kahveden bir adam, bir kürek ateş çıkardı. M. Ş. Esendal
-
Zor bir durumda kalmak
Örnek:Osmanlı İmparatorluğu sıkışınca üç milyon asker çıkarabiliyordu. E. İ. Benice
-
Sıkıntı ve darlık vermek, çarpıntı duymak.
-
Tuvalet ihtiyacı gelmek.
sıkışmak
Yayımlandı
kategorisi