alıkoymak

alıkoymak

  • İngilizce: detain, hold back, keep back, restrain
  • Türkçe: alıkoymak, tutmak, saklamak, engellemek

Detaylı Anlamı:

  • alıkoymak: Bir şeyi veya birini bir yerden veya bir durumdan uzak tutmak veya engellemek.
  • detain: Birini veya bir şeyi resmi olarak veya yasal olarak bir süre tutmak veya engellemek.
  • hold back: Bir şeyi veya birini geri tutmak veya engellemek.
  • keep back: Bir şeyi veya birini geri tutmak veya engellemek.
  • restrain: Birini veya bir şeyi fiziksel olarak veya yasal olarak tutmak veya engellemek.

Örnekler:

  • Polis, suçluyu alıkoydu. (The police detained the criminal.)
  • Anne, çocuğunu okuldan alıkoydu. (The mother kept her child back from school.)
  • Hükümet, protestocuları alıkoydu. (The government detained the protesters.)
  • Hakim, sanığı alıkoydu. (The judge detained the defendant.)
  • Polis, hırsızı alıkoydu. (The police held back the thief.)

alıkonulmak

  • İngilizce: be detained, be held back, be kept back, be restrained
  • Türkçe: alıkonulmak, tutulmak, saklanmak, engellenmek

Detaylı Anlamı:

  • alıkonulmak: Bir yerde veya bir durumda tutulmak veya engellenmek.
  • be detained: Resmi olarak veya yasal olarak bir süre tutulmak veya engellenmek.
  • be held back: Geri tutulmak veya engellenmek.
  • be kept back: Geri tutulmak veya engellenmek.
  • be restrained: Fiziksel olarak veya yasal olarak tutulmak veya engellenmek.

Örnekler:

  • Suçlu, polis tarafından alıkonuldu. (The criminal was detained by the police.)
  • Çocuk, annesi tarafından okuldan alıkonuldu. (The child was kept back from school by his mother.)
  • Protestocular, hükümet tarafından alıkonuldu. (The protesters were detained by the government.)
  • Sanık, hakim tarafından alıkonuldu. (The defendant was detained by the judge.)
  • Hırsız, polis tarafından alıkonuldu. (The thief was held back by the police.)

alıkonma

  • İngilizce: detention, holdback, keepback, restraint
  • Türkçe: alıkoyma, tutma, saklama, engelleme

Detaylı Anlamı:

  • alıkonma: Bir şeyi veya birini bir yerden veya bir durumdan uzak tutma veya engelleme durumu.
  • detention: Birini veya bir şeyi resmi olarak veya yasal olarak bir süre tutma veya engelleme durumu.
  • holdback: Bir şeyi veya birini geri tutma veya engelleme durumu.
  • keepback: Bir şeyi veya birini geri tutma veya engelleme durumu.
  • restraint: Birini veya bir şeyi fiziksel olarak veya yasal olarak tutma veya engelleme durumu.

Örnekler:

  • Suçlunun alıkonması, polisin görevidir. (It is the police’s duty to detain criminals.)
  • Çocuğun okuldan alıkonması, annenin kararıdır. (It is the mother’s decision to keep her child back from school.)
  • Protestocuların alıkonması, hükümetin yetkisidir. (It is the government’s authority to detain protesters.)
  • Sanığın alıkonması, hakimin kararına bağlıdır. (The defendant’s detention depends on the judge’s decision.)
  • Hırsızın alıkonması, polisin görevidir. (It is the police’s duty to hold back the thief.)

Yayımlandı

kategorisi