bother: Sıkıntı, sıkıcı bir iş veya durum, zahmet, üzüntü veren bir şey Canını sıkmak, sıkıntı vermek, üzmek, taciz etmek, rahatsız etmek…Devamını Oku
thorn in ones side: Kıçındaki ağrı, dürten şey, rahatsız eden kimse, rahatsızlık veren şey, başının belası, etindeki diken, sürekli rahatsızlık, oldukça rahatsız edici olan…Devamını Oku
act of harassment: Taciz etme hareketi, rahatsız etmek ve bozmak için tasarlanmış olan davranışta bulunmak, tahrik etme ve kızdırma hareketiDevamını Oku
taciz: Tedirgin etme, rahatsız etme Örnek: Onun ulumasından gece gündüz taciz olan köy halkı... Ö. Seyfettin (Acz. den) Huzursuz kılmak, rahatsız…Devamını Oku
thorn in his side: BaşInın belası, etindeki diken, sürekli rahatsızlık, oldukça rahatsız edici olan ve kaçınılamaz veya kaçıp kurtulunamaz olan şeyDevamını Oku
thorn in his flesh: BaşInın belası, etindeki diken, sürekli rahatsızlık, oldukça rahatsız edici olan ve kaçınılamaz veya kaçıp kurtulunamaz olan şeyDevamını Oku
botheration: Ünlem can sıkıntısı, üzüntü, telaş veya sıkıntı yaratan durum; ünlem Aman ! Bırak şunu ! Dert, sıkıntı, rahatsız etme Hay…Devamını Oku
jangler: Yüksek sesle kavga eden kimse, gürültülü bir şekilde tartışan kimse; rahatsız edici ses çıkarma; madeni ses çıkarma; rahatsızlık, baş belasıDevamını Oku
baş belası: Sıkıntı, üzüntü veren Örnek: Benim bir köpeğim vardır. Başımın belası! S. F. AbasıyanıkDevamını Oku
inconvenience: Sıkıntı vermek, rahatsız etmek, zahmet vermek Zahmet, rahatsızlık, güçlük Uygunsuzluk, münasebetsizlik Rahatsız etmek, zahmet vermek.Devamını Oku
thorn in ones flesh: Başının belası, etindeki diken, sürekli rahatsızlık, oldukça rahatsız edici olan ve kaçınılamaz veya kaçıp kurtulunamaz olan şey (Yazılışı: thorn in…Devamını Oku