Bounty
İngilizce Anlamı:
- Birine verilen ödül veya hediye.
- Birinin başına konulan ödül.
- Birinin yakalanması veya öldürülmesi için verilen ödül.
- Birinin yaptığı bir şey için verilen ödül.
- Birinin yaptığı bir şey için verilen para.
Türkçe Anlamı:
- Ödül.
- Başlık parası.
- İkramiye.
- Bahşiş.
- Prim.
Bounty Kelimesinin Kullanımı:
- The government offered a bounty for the capture of the escaped prisoner. (Hükümet, kaçan mahkumun yakalanması için ödül verdi.)
- The company offered a bounty to anyone who could come up with a new idea for a product. (Şirket, yeni bir ürün fikriyle gelenlere ödül verdi.)
- The teacher offered a bounty to the student who could get the highest grade on the test. (Öğretmen, sınavda en yüksek notu alan öğrenciye ödül verdi.)
Bounty Kelimesinin Kökeni:
Bounty kelimesi, Eski Fransızca “bonte” kelimesinden türemiştir. Bonte kelimesi, “iyilik” veya “cömertlik” anlamına gelir. Bounty kelimesi, ilk olarak 13. yüzyılda İngilizce’ye girmiştir.
Bounty Kelimesinin Eş Anlamlıları:
- Award
- Prize
- Reward
- Bonus
- Gratuity
Bounty Kelimesinin Zıt Anlamlıları:
- Punishment
- Penalty
- Fine
- Forfeit
- Sanction
Bounty Kelimesinin Örnek Cümleleri:
- The bounty hunter tracked down the fugitive and brought him to justice. (Ödül avcısı, kaçak mahkumu yakalayıp adalete teslim etti.)
- The company offered a bounty of $10,000 for the return of the stolen painting. (Şirket, çalınan tablonun geri getirilmesi için 10.000 dolarlık ödül verdi.)
- The teacher offered a bounty of extra credit to the students who participated in the class discussion. (Öğretmen, sınıf tartışmasına katılan öğrencilere ekstra puan ödülü verdi.)
Bounty Kelimesinin Kullanıldığı Deyimler:
- To put a bounty on someone’s head (Birinin başına ödül koymak)
- To earn a bounty (Ödül kazanmak)
- To claim a bounty (Ödülü almak)
- To pay a bounty (Ödülü ödemek)
- To hunt for a bounty (Ödül avcılığı yapmak)
Bounty Kelimesinin Kullanıldığı Atasözleri:
- No pain, no gain. (Acı çekmeden kazanç olmaz.)
- The early bird gets the worm. (Erken kalkan kuş, solucanı kapar.)
- A penny saved is a penny earned. (Biriktirilen her kuruş, kazanılmış bir kuruştur.)
- A stitch in time saves nine. (Zamanında yapılan bir dikiş, dokuz dikişi önler.)
- A bird in the hand is worth two in the bush. (Eldeki bir kuş, çalıdaki iki kuştan iyidir.)