Breeze: Esinti, Hafif Rüzgar
İngilizce Anlamı:
- A gentle wind.
- A refreshing current of air.
- A period of calm or relaxation.
- A feeling of exhilaration or joy.
Türkçe Anlamı:
- Hafif rüzgar.
- Serinletici bir hava akımı.
- Sakinlik veya rahatlama dönemi.
- Coşku veya sevinç duygusu.
Örnek Cümleler:
- The breeze rustled through the leaves of the trees.
- A cool breeze blew across the beach.
- We took a break from our hike to enjoy the breeze.
- The news of our victory filled us with a sense of breeze.
Breeze: Kolay, Zahmetsiz
İngilizce Anlamı:
- Easy to do or accomplish.
- Effortless.
- Uncomplicated.
Türkçe Anlamı:
- Yapması veya başarması kolay.
- Zahmetsiz.
- Karmaşık olmayan.
Örnek Cümleler:
- The test was a breeze.
- He breezed through the job interview.
- She breezed through her studies.
Breeze: Hızlı, Çabuk
İngilizce Anlamı:
- Moving or happening quickly.
- Rapid.
- Swift.
Türkçe Anlamı:
- Hızlı hareket eden veya gerçekleşen.
- Hızlı.
- Çabuk.
Örnek Cümleler:
- The car breezed past us on the highway.
- The wind breezed through the trees.
- The time breezed by.
Breeze: Rüzgarla Üflemek
İngilizce Anlamı:
- To blow gently.
- To move or carry along with the wind.
Türkçe Anlamı:
- Hafifçe esmek.
- Rüzgarla birlikte hareket etmek veya taşımak.
Örnek Cümleler:
- The wind breezed through my hair.
- The leaves breezed across the lawn.
- The kite breezed through the sky.
Breeze: Rüzgarla Üflemek (Argo)
İngilizce Anlamı:
- To leave quickly and easily.
- To depart without paying.
Türkçe Anlamı:
- Hızlı ve kolay bir şekilde ayrılmak.
- Ödeme yapmadan ayrılmak.
Örnek Cümleler:
- He breezed out of the party without saying goodbye.
- She breezed out of the restaurant without paying her bill.