Bundle
İngilizce Anlamı:
- Birlikte bağlanmış veya paketlenmiş bir grup nesne.
- Bir paket veya paket.
- Bir grup veya grup.
- Bir miktar para.
- Bir grup hisse senedi veya tahvil.
- Bir yazılım paketi.
- Bir hizmet paketi.
- Bir avantaj veya fayda paketi.
- Bir sorun veya zorluk paketi.
- Bir duygu veya deneyim paketi.
Türkçe Anlamı:
- Birlikte bağlanmış veya paketlenmiş bir grup nesne.
- Bir paket veya paket.
- Bir grup veya grup.
- Bir miktar para.
- Bir grup hisse senedi veya tahvil.
- Bir yazılım paketi.
- Bir hizmet paketi.
- Bir avantaj veya fayda paketi.
- Bir sorun veya zorluk paketi.
- Bir duygu veya deneyim paketi.
Bundle İle İlgili Örnek Cümleler:
- I bought a bundle of flowers for my wife. (Karım için bir demet çiçek aldım.)
- The company is offering a bundle of services for a discounted price. (Şirket, indirimli bir fiyata bir dizi hizmet sunuyor.)
- The software bundle includes a word processor, a spreadsheet, and a presentation program. (Yazılım paketi, bir kelime işlemci, bir elektronik tablo ve bir sunum programı içerir.)
- The government is offering a bundle of tax breaks to businesses that create jobs. (Hükümet, iş yaratan işletmelere bir dizi vergi indirimi sunuyor.)
- The team is facing a bundle of challenges this season. (Takım bu sezon bir dizi zorlukla karşı karşıya.)
- I’m feeling a bundle of emotions right now. (Şu anda bir sürü duygu hissediyorum.)
Bundle İle İlgili Kelimeler:
- Package
- Parcel
- Group
- Set
- Collection
- Bundle of joy
- Bundle of nerves
- Bundle of trouble
- Bundle of sticks
- Bundle of wheat
Bundle İle İlgili Deyimler:
- A bundle of laughs (Çok komik bir şey)
- A bundle of energy (Çok enerjik bir kişi)
- A bundle of trouble (Çok sorunlu bir kişi)
- A bundle of nerves (Çok gergin bir kişi)
- A bundle of joy (Çok sevimli bir bebek)
Bundle İle İlgili Atasözleri:
- A bird in the hand is worth two in the bush. (Elinizdeki bir kuş, çalıdaki iki kuşa değer.)
- A penny saved is a penny earned. (Biriktirilen her kuruş, kazanılan bir kuruştur.)
- A stitch in time saves nine. (Zamanında yapılan bir dikiş, dokuz dikişi önler.)
- The early bird gets the worm. (Erken kalkan kuş, solucanı kapar.)
- Practice makes perfect. (Pratik, mükemmelleştirir.)