edge: Kenar, ağız Ayrıt Keskinlik Sınır, hudut Avantaj, üstünlük Yanaşmak, yavaş yavaş sokulmak, yaklaşmak Yan yan ve yavaş yavaş sürmek Bilemek,…Devamını Oku
laid edge to edge: Boydan boya serilmişDevamını Oku
on razors edge: Ölüm kalım arasında, büyük gerilim içinde, çekişme içinde (Yazılışı: on razor's edge)Devamını Oku
optik derinlik: Bir madde katmanı içinden geçen ışığın sönükleşme oranını belirten değer; biryapımiı bir ortam için katmanın geometrik kalınlığı ile soğurma katsayısı…Devamını Oku
set ones teeth on edge: Sıkmak, sinirini bozmak, kızdırmak, rahatsız etmek, canını sıkmak, bezdirmek (Yazılışı: set one's teeth on edge)Devamını Oku