Foot
İngilizce Anlamı:
- İnsanın veya hayvanın yürürken veya dururken üzerinde durduğu vücut parçası.
- Bir nesnenin veya yapının en alt kısmı.
- Bir ölçü birimi, yaklaşık 30,48 santimetre.
- Bir şiirin veya şarkının ritmi veya ölçüsü.
- Bir dansın veya hareketin adımları.
- Bir oyuncunun veya sporcunun pozisyonu.
- Bir nesnenin veya yapının izini veya izini.
- Bir hayvanın veya kuşun ayağı.
- Bir mobilya parçasının veya diğer nesnenin ayağı.
- Bir aracın tekerleği veya ayağı.
Türkçe Anlamı:
- Ayak.
- Taban.
- Ayak ölçüsü.
- Ritm.
- Adım.
- Pozisyon.
- İz.
- Pençe.
- Ayak.
- Tekerlek.
Foot İle İlgili Örnek Cümleler:
- I stepped on a nail and it went through my foot. (Bir çiviye bastım ve ayağımı deldi.)
- The table has four legs. (Masada dört ayak var.)
- The poem has a regular foot. (Şiirin düzenli bir ritmi var.)
- The dancer performed a beautiful foot. (Dansçı güzel bir adım attı.)
- The player was in a good foot. (Oyuncu iyi bir pozisyondaydı.)
- The dog left footprints in the snow. (Köpek karda ayak izleri bıraktı.)
- The bird has sharp feet. (Kuşun keskin pençeleri var.)
- The chair has four feet. (Sandalyenin dört ayağı var.)
- The car has four wheels. (Arabada dört tekerlek var.)
Foot İle İlgili Deyimler ve Atasözleri:
- To be on one’s feet: Ayakta olmak, aktif olmak.
- To put one’s foot down: Ayakkabısını yere koymak, kararlı olmak.
- To have two left feet: İki sol ayağı olmak, beceriksiz olmak.
- To get cold feet: Soğuk ayaklar almak, korkmak.
- To put one’s best foot forward: En iyi ayağını öne koymak, elinden geleni yapmak.
- A bird in the hand is worth two in the foot: Eldeki bir kuş, ağaçtaki iki kuşa değer.
- A fool and his money are soon parted: Aptal ve parası çabuk ayrılır.
Foot İle İlgili Eş Anlamlılar:
- Foot: Ayak, taban, ayak ölçüsü, ritm, adım, pozisyon, iz, pençe, ayak, tekerlek.
- Foot: Ayak, taban, ayak ölçüsü, ritm, adım, pozisyon, iz, pençe, ayak, tekerlek.
Foot İle İlgili Zıt Anlamlılar:
- Foot: Baş, tepe, zirve, en üst, en yüksek, en büyük, en önemli, en iyi.
- Foot: Baş, tepe, zirve, en üst, en yüksek, en büyük, en önemli, en iyi.