fundamental

Fundamental: Temel, Esas, Temel İlke

İngilizce Anlamı:

  1. Temel, temel ilke veya özellik.
  2. Temel veya temel bilgi veya beceri.
  3. Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
  4. Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
  5. Temel veya temel bir konu veya konu.

Türkçe Anlamı:

  1. Temel, esas, temel ilke.
  2. Temel veya temel bilgi veya beceri.
  3. Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
  4. Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
  5. Temel veya temel bir konu veya konu.

Kullanım Örnekleri:

  • The fundamental principles of physics are the same everywhere in the universe. (Fizik biliminin temel ilkeleri evrenin her yerinde aynıdır.)
  • A good education should provide students with the fundamental skills they need to succeed in life. (İyi bir eğitim, öğrencilere hayatta başarılı olmak için ihtiyaç duydukları temel becerileri sağlamalıdır.)
  • The fundamental truth is that we are all connected. (Temel gerçek, hepimizin birbirimize bağlı olduğumuzdur.)
  • The fundamental structure of the atom is a nucleus surrounded by electrons. (Atomun temel yapısı, elektronlarla çevrili bir çekirdektir.)
  • The fundamental issue in this election is the economy. (Bu seçimdeki temel konu ekonomidir.)

Fundamental: Temel, Esas, Temel İlke

İngilizce Anlamı:

  1. Temel, temel ilke veya özellik.
  2. Temel veya temel bilgi veya beceri.
  3. Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
  4. Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
  5. Temel veya temel bir konu veya konu.

Türkçe Anlamı:

  1. Temel, esas, temel ilke.
  2. Temel veya temel bilgi veya beceri.
  3. Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
  4. Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
  5. Temel veya temel bir konu veya konu.

Kullanım Örnekleri:

  • The fundamental principles of physics are the same everywhere in the universe. (Fizik biliminin temel ilkeleri evrenin her yerinde aynıdır.)
  • A good education should provide students with the fundamental skills they need to succeed in life. (İyi bir eğitim, öğrencilere hayatta başarılı olmak için ihtiyaç duydukları temel becerileri sağlamalıdır.)
  • The fundamental truth is that we are all connected. (Temel gerçek, hepimizin birbirimize bağlı olduğumuzdur.)
  • The fundamental structure of the atom is a nucleus surrounded by electrons. (Atomun temel yapısı, elektronlarla çevrili bir çekirdektir.)
  • The fundamental issue in this election is the economy. (Bu seçimdeki temel konu ekonomidir.)

Fundamental: Temel, Esas, Temel İlke

İngilizce Anlamı:

  1. Temel, temel ilke veya özellik.
  2. Temel veya temel bilgi veya beceri.
  3. Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
  4. Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
  5. Temel veya temel bir konu veya konu.

Türkçe Anlamı:

  1. Temel, esas, temel ilke.
  2. Temel veya temel bilgi veya beceri.
  3. Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
  4. Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
  5. Temel veya temel bir konu veya konu.

Kullanım Örnekleri:

  • The fundamental principles of physics are the same everywhere in the universe. (Fizik biliminin temel ilkeleri evrenin her yerinde aynıdır.)
  • A good education should provide students with the fundamental skills they need to succeed in life. (İyi bir eğitim, öğrencilere hayatta başarılı olmak için ihtiyaç duydukları temel becerileri sağlamalıdır.)
  • The fundamental truth is that we are all connected. (Temel gerçek, hepimizin birbirimize bağlı olduğumuzdur.)
  • The fundamental structure of the atom is a nucleus surrounded by electrons. (Atomun temel yapısı, elektronlarla çevrili bir çekirdektir.)
  • The fundamental issue in this election is the economy. (Bu seçimdeki temel konu ekonomidir.)

Yayımlandı

kategorisi