Fundamental: Temel, Esas, Temel İlke
İngilizce Anlamı:
- Temel, temel ilke veya özellik.
- Temel veya temel bilgi veya beceri.
- Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
- Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
- Temel veya temel bir konu veya konu.
Türkçe Anlamı:
- Temel, esas, temel ilke.
- Temel veya temel bilgi veya beceri.
- Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
- Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
- Temel veya temel bir konu veya konu.
Kullanım Örnekleri:
- The fundamental principles of physics are the same everywhere in the universe. (Fizik biliminin temel ilkeleri evrenin her yerinde aynıdır.)
- A good education should provide students with the fundamental skills they need to succeed in life. (İyi bir eğitim, öğrencilere hayatta başarılı olmak için ihtiyaç duydukları temel becerileri sağlamalıdır.)
- The fundamental truth is that we are all connected. (Temel gerçek, hepimizin birbirimize bağlı olduğumuzdur.)
- The fundamental structure of the atom is a nucleus surrounded by electrons. (Atomun temel yapısı, elektronlarla çevrili bir çekirdektir.)
- The fundamental issue in this election is the economy. (Bu seçimdeki temel konu ekonomidir.)
Fundamental: Temel, Esas, Temel İlke
İngilizce Anlamı:
- Temel, temel ilke veya özellik.
- Temel veya temel bilgi veya beceri.
- Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
- Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
- Temel veya temel bir konu veya konu.
Türkçe Anlamı:
- Temel, esas, temel ilke.
- Temel veya temel bilgi veya beceri.
- Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
- Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
- Temel veya temel bir konu veya konu.
Kullanım Örnekleri:
- The fundamental principles of physics are the same everywhere in the universe. (Fizik biliminin temel ilkeleri evrenin her yerinde aynıdır.)
- A good education should provide students with the fundamental skills they need to succeed in life. (İyi bir eğitim, öğrencilere hayatta başarılı olmak için ihtiyaç duydukları temel becerileri sağlamalıdır.)
- The fundamental truth is that we are all connected. (Temel gerçek, hepimizin birbirimize bağlı olduğumuzdur.)
- The fundamental structure of the atom is a nucleus surrounded by electrons. (Atomun temel yapısı, elektronlarla çevrili bir çekirdektir.)
- The fundamental issue in this election is the economy. (Bu seçimdeki temel konu ekonomidir.)
Fundamental: Temel, Esas, Temel İlke
İngilizce Anlamı:
- Temel, temel ilke veya özellik.
- Temel veya temel bilgi veya beceri.
- Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
- Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
- Temel veya temel bir konu veya konu.
Türkçe Anlamı:
- Temel, esas, temel ilke.
- Temel veya temel bilgi veya beceri.
- Temel veya temel bir gerçek veya ilke.
- Temel veya temel bir yapı veya bileşen.
- Temel veya temel bir konu veya konu.
Kullanım Örnekleri:
- The fundamental principles of physics are the same everywhere in the universe. (Fizik biliminin temel ilkeleri evrenin her yerinde aynıdır.)
- A good education should provide students with the fundamental skills they need to succeed in life. (İyi bir eğitim, öğrencilere hayatta başarılı olmak için ihtiyaç duydukları temel becerileri sağlamalıdır.)
- The fundamental truth is that we are all connected. (Temel gerçek, hepimizin birbirimize bağlı olduğumuzdur.)
- The fundamental structure of the atom is a nucleus surrounded by electrons. (Atomun temel yapısı, elektronlarla çevrili bir çekirdektir.)
- The fundamental issue in this election is the economy. (Bu seçimdeki temel konu ekonomidir.)