see how the cat jumps: Kedinin nasıl sıçradığını görmek, ne olacağını görmek için beklemek, sonucu bekleyip görmekDevamını Oku
contemn: Hor görmek, küçük görmek, adam yerine koymamak. Küçümsemek, hor görmek; adamdan saymamakDevamını Oku
see light at the end of the tunnel: Tünelin sonunda ışığı görmek, sonunu görmek, sonucu görmekDevamını Oku
hakir görmek: Önemsememek, değer vermemek, küçümsemek, küçük görmek, hor görmek.Devamını Oku
seeing is believing: Görmek inanmaktır, görmek en iyi kanıttır, bir şeyi duymaktansa görmek daha iyidirDevamını Oku
transact: Yapıp bitirmek, görmek (iş), muamele görmek. Görmek (iş), yapmak, muamele görmekDevamını Oku
despise: Hakir görmek, küçümsemek, yukarıdan bakmak, adam yerine koymamak, hor görmek Nefret etmek. Hor görmek, küçümsemek; tenezzül etmemekDevamını Oku
foreseeing: [foresee] ileriyi görmek, önceden görmek, geleceği görmek Önceden görerekDevamını Oku