keep abreast of the times: Güncel hale getirmek, güncelleştirmek; güncel kalmak; en son değişiklikleri kapsamakDevamını Oku
update: Günümüze uygun şekle sokmak, güncelleştirmek Düzeltme ve eklemeler yapmak. Güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmekDevamını Oku
adam etmek: 1) eğitmek, yetiştirmek, topluma yararlı duruma getirmek; 2) bir yeri düzene sokmak; 3) işe yarar duruma getirmek.Devamını Oku
toplumsallaştırmak: Toplum yararına çalışır duruma getirmek. Toplumun değer yargılarına uygun duruma getirmek.Devamını Oku
dikleştirmek: Dik duruma getirmek Örnek: Müfettiş bey, oturuşunu daha da dikleştirdi. T. Buğra Sert duruma getirmek.Devamını Oku
allak bullak etmek: Karmakarışık bir duruma getirmek, düzeni bozmak Bir yeri veya bir şeyi dağıtmak. Aklını, zihnini düşünemez duruma getirmek.Devamını Oku
berraklaştırmak: Berrak duruma getirmek, durulaştırmak. Açık, net ve kolay anlaşılır duruma getirmek.Devamını Oku
benzetmek: Benzer duruma getirmek. Bir şeyde başka şeye benzeyen yönler bulmak Örnek: Onu ceylana benzetiyorum. R. H. Karay Kötü bir duruma…Devamını Oku
ambale: "Birini düşünemez duruma getirmek, çok yormak, fazla gaz vererek otomobili çalışamaz duruma getirmek" anlamlarındaki ambale etmek ve "çok yorulup iş…Devamını Oku
yoğunlaştırmak: Yoğun duruma getirmek, teksif etmek. Bir oyunun metninde bulunan gevşek dokulu yerleri uygulama sırasında derleyip toparlamak, daha güçlü ve etkin…Devamını Oku
uyarlamak: Birbirine herhangi bir bakımdan uyar duruma getirmek, intibak ettirmek. Edebî eserleri, sinema, tiyatro, radyo ve televizyonun teknik imkânlarına uygun duruma…Devamını Oku
kurutmak: Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek Örnek: Göz yaşlarını kurut, dedi; bilirsin ki kader değişmez. C. Meriç Bitki canlılığını…Devamını Oku
onarmak: Bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır duruma sokmak, işe yarar duruma getirmek, tamir etmek. Bir yapının, bir…Devamını Oku