high
Sıfat
- Yüksek, uzun, dik.
- Üst, yukarıdaki.
- Önemli, değerli.
- Güçlü, etkili.
- Sarhoş, uyuşturucu etkisi altında.
- Mutlu, neşeli.
- Pahalı, yüksek fiyatlı.
- Zor, zorlu.
- İleri, gelişmiş.
- Büyük, geniş.
Zarf
- Yüksek sesle.
- Hızlı bir şekilde.
- Dikkatli bir şekilde.
- Önemli bir şekilde.
- Güçlü bir şekilde.
- Sarhoş bir şekilde.
- Mutlu bir şekilde.
- Pahalı bir şekilde.
- Zor bir şekilde.
- İleri bir şekilde.
İsim
- Yükseklik.
- Üst kısım.
- Önemli şey.
- Güçlü şey.
- Sarhoşluk.
- Mutluluk.
- Pahalılık.
- Zorluk.
- İlerleme.
- Genişlik.
Fiil
- Yükselmek.
- Üstüne çıkmak.
- Önem kazanmak.
- Güçlenmek.
- Sarhoş olmak.
- Mutlu olmak.
- Pahalı olmak.
- Zor olmak.
- İlerlemek.
- Genişlemek.
Örnek Cümleler
- The bird flew high in the sky. (Kuş gökyüzünde yüksekte uçtu.)
- The mountain is high and steep. (Dağ yüksek ve diktir.)
- The price of the car is too high. (Arabanın fiyatı çok yüksek.)
- The drug made him high. (Uyuşturucu onu sarhoş etti.)
- He was high on life. (Hayattan çok mutluydu.)
- The task was high and difficult. (Görev zor ve zordu.)
- The country has made high progress in technology. (Ülke teknoloji alanında büyük ilerleme kaydetti.)
- The room was high and spacious. (Oda yüksek ve genişti.)
Türkçe Anlamı
- Yüksek
- Üst
- Önemli
- Güçlü
- Sarhoş
- Mutlu
- Pahalı
- Zor
- İleri
- Geniş