indefinitely

indefinitely: (zarf)

• Anlamı:

  • Belirsiz bir süre boyunca; ne zaman biteceği belli olmadan.
  • Sonsuza dek; ebediyen.

• Örnekler:

  • The company has been closed indefinitely due to the pandemic. (Şirket pandemi nedeniyle süresiz olarak kapatıldı.)
  • I’m going to take a break from social media indefinitely. (Sosyal medyadan süresiz bir mola vereceğim.)
  • She was sentenced to life in prison indefinitely. (Ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.)

indefinitely: (sıfat)

• Anlamı:

  • Belirsiz bir süre boyunca süren; ne zaman biteceği belli olmayan.
  • Sonsuz; ebedi.

• Örnekler:

  • The company’s future is indefinitely uncertain. (Şirketin geleceği süresiz olarak belirsiz.)
  • The war has been going on indefinitely. (Savaş süresiz olarak devam ediyor.)
  • The universe is indefinitely vast. (Evren süresiz olarak uçsuz bucaksızdır.)

indefinitely: (fiil)

• Anlamı:

  • Belirsiz bir süre boyunca ertelemek veya geciktirmek.
  • Sonsuza dek ertelemek veya geciktirmek.

• Örnekler:

  • The government has indefinitely postponed the construction of the new highway. (Hükümet yeni otoyolun yapımını süresiz olarak erteledi.)
  • The company has indefinitely suspended its operations. (Şirket faaliyetlerini süresiz olarak askıya aldı.)
  • The court has indefinitely adjourned the trial. (Mahkeme duruşmayı süresiz olarak erteledi.)

indefinitely: (isim)

• Anlamı:

  • Belirsiz bir süre boyunca süren bir durum veya dönem.
  • Sonsuza dek süren bir durum veya dönem.

• Örnekler:

  • The company is in indefinitely limbo. (Şirket süresiz olarak belirsiz bir durumda.)
  • The war has been going on for indefinitely. (Savaş süresiz olarak devam ediyor.)
  • The universe is an indefinitely vast and mysterious place. (Evren süresiz olarak uçsuz bucaksız ve gizemli bir yerdir.)