İntimate (sıfat)
Anlamı:
- Yakın, samimi, içten.
- Gizli, özel, mahrem.
- Kişisel, özel.
- Cinsel açıdan yakın.
Örnekler:
- An intimate friend (Yakın bir arkadaş)
- An intimate relationship (Samimi bir ilişki)
- An intimate secret (Gizli bir sır)
- An intimate moment (Özel bir an)
- An intimate dinner (Özel bir akşam yemeği)
- An intimate kiss (Cinsel açıdan yakın bir öpücük)
İntimate (fiil)
Anlamı:
- Yakınlaşmak, samimi olmak.
- Gizli tutmak, özel tutmak.
- Kişisel olarak paylaşmak.
- Cinsel açıdan yakınlaşmak.
Örnekler:
- To intimate with someone (Birisiyle yakınlaşmak)
- To intimate a secret (Bir sırrı gizli tutmak)
- To intimate a personal experience (Kişisel bir deneyimi paylaşmak)
- To intimate with someone sexually (Birisiyle cinsel açıdan yakınlaşmak)
İntimate (isim)
Anlamı:
- Yakın arkadaş, sırdaş.
- Gizli bilgi, sır.
- Kişisel deneyim.
- Cinsel ilişki.
Örnekler:
- My intimate (Yakın arkadaşım)
- An intimate secret (Gizli bir sır)
- An intimate experience (Kişisel bir deneyim)
- An intimate encounter (Cinsel bir ilişki)
İntimate (zarf)
Anlamı:
- Yakından, samimi bir şekilde.
- Gizlice, özel olarak.
- Kişisel olarak.
- Cinsel açıdan yakın bir şekilde.
Örnekler:
- To know someone intimate (Birisini yakından tanımak)
- To talk intimate with someone (Birisiyle samimi bir şekilde konuşmak)
- To keep something intimate (Bir şeyi gizli tutmak)
- To share something intimate with someone (Bir şeyi birisiyle kişisel olarak paylaşmak)
- To touch someone intimate (Birisine cinsel açıdan yakın bir şekilde dokunmak)
İntimate (edat)
Anlamı:
- İle, ile birlikte.
- İçin, uğruna.
- Üzerine, hakkında.
Örnekler:
- To be intimate with someone (Birisiyle yakın olmak)
- To be intimate for someone (Birisi için yakın olmak)
- To be intimate about something (Bir şey hakkında yakın olmak)