justified
Anlamı:
- haklı, meşru, makul
- haklı gösterilmiş, gerekçelendirilmiş
- haklı çıkarılmış, aklanmış
- haklı olarak cezalandırılmış
- haklı olarak ödüllendirilmiş
Örnekler:
- His actions were justified by the circumstances. (Hareketleri koşullar tarafından haklı gösterildi.)
- The court found the defendant justified in using deadly force. (Mahkeme, sanığın ölümcül güç kullanmasının haklı olduğuna karar verdi.)
- The government’s decision to raise taxes was justified by the need to reduce the budget deficit. (Hükümetin vergileri artırma kararı, bütçe açığını azaltma ihtiyacı tarafından haklı gösterildi.)
- The teacher was justified in punishing the student for misbehaving. (Öğretmen, öğrenciyi kötü davranışından dolayı cezalandırmakta haklıydı.)
- The employee was justified in receiving a bonus for their hard work. (Çalışan, sıkı çalışması nedeniyle ikramiye almaya hak kazandı.)
Türkçe Anlamı:
- haklı, meşru, makul
- haklı gösterilmiş, gerekçelendirilmiş
- haklı çıkarılmış, aklanmış
- haklı olarak cezalandırılmış
- haklı olarak ödüllendirilmiş
Örnekler:
- Davranışları koşullar tarafından haklı gösterildi.
- Mahkeme, sanığın ölümcül güç kullanmasının haklı olduğuna karar verdi.
- Hükümetin vergileri artırma kararı, bütçe açığını azaltma ihtiyacı tarafından haklı gösterildi.
- Öğretmen, öğrenciyi kötü davranışından dolayı cezalandırmakta haklıydı.
- Çalışan, sıkı çalışması nedeniyle ikramiye almaya hak kazandı.