yaşlı: Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse) Örnek: Kendisi de ilkin yaşlı bir kadın almayı düşünmüş idi. M. Ş. Esendal Yaşı ilerlemiş…Devamını Oku
well on in years: Yaşlı, yaşı ilerlemişDevamını Oku
saat on bir buçuğu çalmak: Yaşı çok ilerlemiş bulunmak. Yaşı çok ilerlemiş olmak.Devamını Oku
göçkün: Göçecek duruma gelmiş. Göçebe. Yaşı ilerlemiş (kimse), çok yaşlı (kimse).Devamını Oku
genç: Yaşı ilerlememiş olan, ihtiyar karşıtı Örnek: Genç kızı bir gece pencerede görmüştü. H. Taner Gelişmesini tamamlamamış olan (bitki, hayvan). Zihin…Devamını Oku
koca: Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç Örnek: Koca işinden çıktıktan sonra, borç boğazı aştı. R. N. Güntekin Büyük, geniş…Devamını Oku
ihtiyarlamak: Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, kocamak. İhtiyar görünüşü almak, ihtiyar görünmek Örnek: Ağlamaktan gözleri şişmiş, zavallı yüzü on sene birden ihtiyarlamıştı. H.…Devamını Oku
hoar: Kır, ak, ağarmış Eski İhtiyar, yaşlı Saygıdeğer Eskilik Yaşlılık Kırağı Ağarmış, ak, beyaz, ak saçlı, yaşlı ve saygın, yaşlı başlı,…Devamını Oku
abıhayat içmiş: Yaşı çok ilerlemiş olmasına karşın genç görünen (kimse).Devamını Oku
elderly: Oldukça yaşlı, yaşını basını almış, ihtiyar. Yaşlı, ihtiyar, yaşını başını almışDevamını Oku
old: Eski, ihtiyar, yaşlı Aşınmış, eskimiş Köhne Tecrübeli, meleke sahibi, pişkin Modası geçmiş Dili çok Harika Dili sevgili (dost) Eski zamanlar…Devamını Oku
ihtiyar: Yaşlı, kocamış olan, pir (kimse), genç karşıtı Örnek: İhtiyar öksürüyor, öksürdükçe de boğazından çürük bir ses çıkıyor. M. Ş. Esendal…Devamını Oku