low
Sıfat
- Düşük, alçak, aşağıda olan.
- Küçük, az, yetersiz.
- Düşük kaliteli, değersiz.
- Düşük sesli, yumuşak.
- Ruhsal olarak çökmüş, moralsiz.
- Fiziksel olarak zayıf, güçsüz.
- Sosyal olarak aşağı tabakada olan, yoksul.
Zarf
- Düşük bir şekilde, alçakta.
- Az bir şekilde, yetersiz olarak.
- Düşük kalitede, değersiz bir şekilde.
- Düşük sesle, yumuşak bir şekilde.
- Ruhsal olarak çökmüş bir şekilde, moralsiz bir şekilde.
- Fiziksel olarak zayıf bir şekilde, güçsüz bir şekilde.
- Sosyal olarak aşağı tabakada olarak, yoksul bir şekilde.
İsim
- Düşük yer, alçak yer.
- Az miktar, yetersiz miktar.
- Düşük kalite, değersizlik.
- Düşük ses, yumuşak ses.
- Ruhsal çöküntü, moralsizlik.
- Fiziksel zayıflık, güçsüzlük.
- Sosyal olarak aşağı tabaka, yoksulluk.
Fiil
- Düşürmek, alçaltmak.
- Azaltmak, yetersizleştirmek.
- Düşük kalitede yapmak, değersizleştirmek.
- Düşük sesle konuşmak, yumuşak sesle konuşmak.
- Ruhsal olarak çökmek, moralini bozmak.
- Fiziksel olarak zayıflamak, güçsüzleşmek.
- Sosyal olarak aşağı tabakaya düşmek, yoksullaşmak.
Örnekler
- The plane flew low over the city. (Uçak şehrin üzerinden alçaktan uçtu.)
- She had a low opinion of herself. (Kendisi hakkında düşük bir görüşü vardı.)
- The quality of the food was low. (Yemeğin kalitesi düşüktü.)
- He spoke in a low voice. (Düşük sesle konuştu.)
- She was feeling low after the breakup. (Ayrılıktan sonra kendini çökmüş hissediyordu.)
- He was low on energy after the long day. (Uzun günün ardından enerjisi düşüktü.)
- They lived in a low-income neighborhood. (Düşük gelirli bir mahallede yaşıyorlardı.)
low kelimesinin Türkçedeki karşılıkları şunlardır:
- Düşük
- Alçak
- Aşağıda olan
- Küçük
- Az
- Yetersiz
- Düşük kaliteli
- Değersiz
- Düşük sesli
- Yumuşak
- Ruhsal olarak çökmüş
- Moralsiz
- Fiziksel olarak zayıf
- Güçsüz
- Sosyal olarak aşağı tabakada olan
- Yoksul