menace

Menace: Tehdit, Tehlike

İngilizce Anlamı:

1. Gelecekteki veya potansiyel bir tehlike veya zarar.
2. Tehdit edici veya tehlikeli bir kişi veya şey.
3. Tehdit veya tehlike oluşturan bir şey.

Türkçe Anlamı:

1. Gelecekteki veya potansiyel bir tehlike veya zarar.
2. Tehdit edici veya tehlikeli bir kişi veya şey.
3. Tehdit veya tehlike oluşturan bir şey.

Örnekler:

• The storm is a menace to the coastal communities. (Fırtına, kıyı toplulukları için bir tehdittir.)
• The escaped convict is a menace to society. (Kaçan mahkum, toplum için bir tehdittir.)
• The loose dog is a menace to the neighborhood children. (Serbest dolaşan köpek, mahalle çocukları için bir tehdittir.)

Menace: Tehdit, Tehlike

İngilizce Anlamı:

1. Tehdit etmek veya tehlike oluşturmak.
2. Tehdit edici veya tehlikeli bir şekilde davranmak.

Türkçe Anlamı:

1. Tehdit etmek veya tehlike oluşturmak.
2. Tehdit edici veya tehlikeli bir şekilde davranmak.

Örnekler:

• The bully menaced the smaller child. (Zorba, daha küçük çocuğu tehdit etti.)
• The terrorist group menaced the city with a bomb attack. (Terörist grup, şehri bombalı saldırıyla tehdit etti.)
• The driver menaced the other drivers with his aggressive driving. (Sürücü, saldırgan sürüşüyle diğer sürücüleri tehdit etti.)

Menace: Tehdit, Tehlike

İngilizce Anlamı:

1. Tehdit veya tehlike oluşturan bir şey.
2. Tehdit edici veya tehlikeli bir kişi veya şey.

Türkçe Anlamı:

1. Tehdit veya tehlike oluşturan bir şey.
2. Tehdit edici veya tehlikeli bir kişi veya şey.

Örnekler:

• The loose dog is a menace to the neighborhood children. (Serbest dolaşan köpek, mahalle çocukları için bir tehdittir.)
• The escaped convict is a menace to society. (Kaçan mahkum, toplum için bir tehdittir.)
• The storm is a menace to the coastal communities. (Fırtına, kıyı toplulukları için bir tehdittir.)

Menace: Tehdit, Tehlike

İngilizce Anlamı:

1. Tehdit etmek veya tehlike oluşturmak.
2. Tehdit edici veya tehlikeli bir şekilde davranmak.

Türkçe Anlamı:

1. Tehdit etmek veya tehlike oluşturmak.
2. Tehdit edici veya tehlikeli bir şekilde davranmak.

Örnekler:

• The bully menaced the smaller child. (Zorba, daha küçük çocuğu tehdit etti.)
• The terrorist group menaced the city with a bomb attack. (Terörist grup, şehri bombalı saldırıyla tehdit etti.)
• The driver menaced the other drivers with his aggressive driving. (Sürücü, saldırgan sürüşüyle diğer sürücüleri tehdit etti.)