mild

Mild: Hafif, Yumuşak, Ilımlı

İngilizce Anlamı:

  1. (sıfat) Hafif, yumuşak, ılımlı, şiddetli olmayan.
  2. (sıfat) Tat, koku veya etki bakımından hafif veya zayıf.
  3. (sıfat) Karakter veya davranış bakımından nazik, yumuşak huylu, uysal.
  4. (sıfat) Hava durumu veya iklim bakımından ılımlı, sert olmayan.
  5. (sıfat) Hastalık veya yaralanma bakımından hafif, ciddi olmayan.

Türkçe Anlamı:

  1. (sıfat) Hafif, yumuşak, ılımlı, şiddetli olmayan.
  2. (sıfat) Tat, koku veya etki bakımından hafif veya zayıf.
  3. (sıfat) Karakter veya davranış bakımından nazik, yumuşak huylu, uysal.
  4. (sıfat) Hava durumu veya iklim bakımından ılımlı, sert olmayan.
  5. (sıfat) Hastalık veya yaralanma bakımından hafif, ciddi olmayan.

Örnekler:

  • The weather was mild and sunny today. (Hava bugün ılıktı ve güneşliydi.)
  • The coffee was too mild for my taste. (Kahve benim zevkime göre çok hafifti.)
  • He is a mild-mannered person. (O nazik ve yumuşak huylu bir kişidir.)
  • The climate in this region is mild. (Bu bölgenin iklimi ılımandır.)
  • The flu symptoms were mild and went away after a few days. (Grip belirtileri hafifti ve birkaç gün sonra geçti.)

Mild: Hafif, Yumuşak, Ilımlı

İngilizce Anlamı:

  1. (fiil) Hafifletmek, yumuşatmak, ılımlı hale getirmek.
  2. (fiil) Tat, koku veya etkiyi hafifletmek veya zayıflatmak.
  3. (fiil) Karakter veya davranışı yumuşatmak veya uysallaştırmak.
  4. (fiil) Hava durumunu veya iklimi ılımlı hale getirmek.
  5. (fiil) Hastalık veya yaralanmanın şiddetini azaltmak.

Türkçe Anlamı:

  1. (fiil) Hafifletmek, yumuşatmak, ılımlı hale getirmek.
  2. (fiil) Tat, koku veya etkiyi hafifletmek veya zayıflatmak.
  3. (fiil) Karakter veya davranışı yumuşatmak veya uysallaştırmak.
  4. (fiil) Hava durumunu veya iklimi ılımlı hale getirmek.
  5. (fiil) Hastalık veya yaralanmanın şiddetini azaltmak.

Örnekler:

  • The doctor prescribed a medication to mild the pain. (Doktor ağrıyı hafifletmek için bir ilaç reçete etti.)
  • The chef added a pinch of salt to mild the flavor of the dish. (Şef yemeğin tadını hafifletmek için bir tutam tuz ekledi.)
  • The teacher tried to mild the student’s behavior. (Öğretmen öğrencinin davranışını yumuşatmaya çalıştı.)
  • The government implemented policies to mild the climate change. (Hükümet iklim değişikliğini hafifletmek için politikalar uyguladı.)
  • The nurse gave the patient a pain reliever to mild the symptoms of the flu. (Hemşire hastaya grip belirtilerini hafifletmek için bir ağrı kesici verdi.)

Mild: Hafif, Yumuşak, Ilımlı

İngilizce Anlamı:

  1. (isim) Hafiflik, yumuşaklık, ılımlılık.
  2. (isim) Tat, koku veya etki bakımından hafiflik veya zayıflık.
  3. (isim) Karakter veya davranış bakımından naziklik, yumuşak huyluluk, uysallık.
  4. (isim) Hava durumu veya iklim bakımından ılımlılık, sert olmama durumu.
  5. (isim) Hastalık veya yaralanma bakımından hafiflik, ciddi olmama durumu.

Türkçe Anlamı:

  1. (isim) Hafiflik, yumuşaklık, ılımlılık.
  2. (isim) Tat, koku veya etki bakımından hafiflik veya zayıflık.
  3. (isim) Karakter veya davranış bakımından naziklik, yumuşak huyluluk, uysallık.
  4. (isim) Hava durumu veya iklim bakımından ılımlılık, sert olmama durumu.
  5. (isim) Hastalık veya yaralanma bakımından hafiflik, ciddi olmama durumu.

Örnekler:

  • The mildness of the weather was a welcome change from the cold and rainy days. (Havanın ılımlılığı soğuk ve yağmurlu günlerden sonra hoş bir değişiklikti.)
  • The mildness of the flavor made the dish perfect for a light lunch. (Tadın hafifliği yemeği hafif bir öğle yemeği için mükemmel hale getirdi.)
  • The mildness of his character made him a popular and well-liked person. (Karakterinin yumuşaklığı onu popüler ve sevilen bir kişi yaptı.)
  • The mildness of the climate in this region makes it a popular tourist destination. (Bu bölgenin ikliminin ılımlılığı onu popüler bir turizm merkezi haline getiriyor.)
  • The mildness of the flu symptoms was a relief to the patient. (Grip belirtilerinin hafifliği hasta için bir rahatlamaydı.)

Yayımlandı

kategorisi