Mild: Hafif, Yumuşak, Ilımlı
İngilizce Anlamı:
- (sıfat) Hafif, yumuşak, ılımlı, şiddetli olmayan.
- (sıfat) Tat, koku veya etki bakımından hafif veya zayıf.
- (sıfat) Karakter veya davranış bakımından nazik, yumuşak huylu, uysal.
- (sıfat) Hava durumu veya iklim bakımından ılımlı, sert olmayan.
- (sıfat) Hastalık veya yaralanma bakımından hafif, ciddi olmayan.
Türkçe Anlamı:
- (sıfat) Hafif, yumuşak, ılımlı, şiddetli olmayan.
- (sıfat) Tat, koku veya etki bakımından hafif veya zayıf.
- (sıfat) Karakter veya davranış bakımından nazik, yumuşak huylu, uysal.
- (sıfat) Hava durumu veya iklim bakımından ılımlı, sert olmayan.
- (sıfat) Hastalık veya yaralanma bakımından hafif, ciddi olmayan.
Örnekler:
- The weather was mild and sunny today. (Hava bugün ılıktı ve güneşliydi.)
- The coffee was too mild for my taste. (Kahve benim zevkime göre çok hafifti.)
- He is a mild-mannered person. (O nazik ve yumuşak huylu bir kişidir.)
- The climate in this region is mild. (Bu bölgenin iklimi ılımandır.)
- The flu symptoms were mild and went away after a few days. (Grip belirtileri hafifti ve birkaç gün sonra geçti.)
Mild: Hafif, Yumuşak, Ilımlı
İngilizce Anlamı:
- (fiil) Hafifletmek, yumuşatmak, ılımlı hale getirmek.
- (fiil) Tat, koku veya etkiyi hafifletmek veya zayıflatmak.
- (fiil) Karakter veya davranışı yumuşatmak veya uysallaştırmak.
- (fiil) Hava durumunu veya iklimi ılımlı hale getirmek.
- (fiil) Hastalık veya yaralanmanın şiddetini azaltmak.
Türkçe Anlamı:
- (fiil) Hafifletmek, yumuşatmak, ılımlı hale getirmek.
- (fiil) Tat, koku veya etkiyi hafifletmek veya zayıflatmak.
- (fiil) Karakter veya davranışı yumuşatmak veya uysallaştırmak.
- (fiil) Hava durumunu veya iklimi ılımlı hale getirmek.
- (fiil) Hastalık veya yaralanmanın şiddetini azaltmak.
Örnekler:
- The doctor prescribed a medication to mild the pain. (Doktor ağrıyı hafifletmek için bir ilaç reçete etti.)
- The chef added a pinch of salt to mild the flavor of the dish. (Şef yemeğin tadını hafifletmek için bir tutam tuz ekledi.)
- The teacher tried to mild the student’s behavior. (Öğretmen öğrencinin davranışını yumuşatmaya çalıştı.)
- The government implemented policies to mild the climate change. (Hükümet iklim değişikliğini hafifletmek için politikalar uyguladı.)
- The nurse gave the patient a pain reliever to mild the symptoms of the flu. (Hemşire hastaya grip belirtilerini hafifletmek için bir ağrı kesici verdi.)
Mild: Hafif, Yumuşak, Ilımlı
İngilizce Anlamı:
- (isim) Hafiflik, yumuşaklık, ılımlılık.
- (isim) Tat, koku veya etki bakımından hafiflik veya zayıflık.
- (isim) Karakter veya davranış bakımından naziklik, yumuşak huyluluk, uysallık.
- (isim) Hava durumu veya iklim bakımından ılımlılık, sert olmama durumu.
- (isim) Hastalık veya yaralanma bakımından hafiflik, ciddi olmama durumu.
Türkçe Anlamı:
- (isim) Hafiflik, yumuşaklık, ılımlılık.
- (isim) Tat, koku veya etki bakımından hafiflik veya zayıflık.
- (isim) Karakter veya davranış bakımından naziklik, yumuşak huyluluk, uysallık.
- (isim) Hava durumu veya iklim bakımından ılımlılık, sert olmama durumu.
- (isim) Hastalık veya yaralanma bakımından hafiflik, ciddi olmama durumu.
Örnekler:
- The mildness of the weather was a welcome change from the cold and rainy days. (Havanın ılımlılığı soğuk ve yağmurlu günlerden sonra hoş bir değişiklikti.)
- The mildness of the flavor made the dish perfect for a light lunch. (Tadın hafifliği yemeği hafif bir öğle yemeği için mükemmel hale getirdi.)
- The mildness of his character made him a popular and well-liked person. (Karakterinin yumuşaklığı onu popüler ve sevilen bir kişi yaptı.)
- The mildness of the climate in this region makes it a popular tourist destination. (Bu bölgenin ikliminin ılımlılığı onu popüler bir turizm merkezi haline getiriyor.)
- The mildness of the flu symptoms was a relief to the patient. (Grip belirtilerinin hafifliği hasta için bir rahatlamaydı.)