pass through: Çekmek, başından geçmek, içinden geçmek, arasından geçmek, içine işlemek, nüfuz etmekDevamını Oku
permeate: Mesamatını doldurup geçmek, nüfuz etmek, içinden geçmek İçine geçip yayılmak Geçmek, sızmak, sinmek, yayılmakDevamını Oku
cross 2: Çaprazlamak. karşıdan karşıya geçmek; -i geçmek: Look both ways before crossing the street. Karşıdan karşıya geçmeden önce iki yöne de…Devamını Oku
overpass: Üst geçit Üstten geçen yol Üstünden geçmek Geçmek, üstesinden gelmek Görmezlikten gelmek. Görmemezlikten gelmek, üstünden geçmekDevamını Oku
excurse: İçinden geçmek, bir ucundan girip diğer ucundan çıkmak, başından geçmek, arasından geçmek, seyahat etmek, bir uçtan bir uca seyahat etmekDevamını Oku
skip 1: (--ped, --ping) hoplaya zıplaya yürümek. bir şeyleri atlayarak (başka bir konuya) geçmek; (bir konudan) (başka bir konuya) atlayarak geçmek; -i…Devamını Oku
jump the queue: Öne geçmek, sırayı bozarak öne geçmek, uyanıklık yapmakDevamını Oku
pass over: Geçmek, üzerinden geçmek, aşırmak, aşmak, aldırmamak, yararlanmakDevamını Oku