raise
Anlamı:
- (birini veya bir şeyi) daha yüksek bir konuma veya seviyeye getirmek
- (birini veya bir şeyi) daha önemli veya belirgin hale getirmek
- (birini veya bir şeyi) uyandırmak veya harekete geçirmek
- (birini veya bir şeyi) büyütmek veya eğitmek
- (birini veya bir şeyi) toplamak veya elde etmek
- (birini veya bir şeyi) artırmak veya yükseltmek
- (birini veya bir şeyi) yükseltmek veya terfi ettirmek
- (birini veya bir şeyi) yükseltmek veya yükseltmek
- (birini veya bir şeyi) yükseltmek veya yükseltmek
- (birini veya bir şeyi) yükseltmek veya yükseltmek
Örnekler:
- He raised his hand to ask a question.
(Bir soru sormak için elini kaldırdı.) - She raised her voice to be heard over the noise.
(Gürültüden duyulmak için sesini yükseltti.) - The company raised its prices to cover the cost of inflation.
(Şirket, enflasyon maliyetini karşılamak için fiyatlarını yükseltti.) - The government raised taxes to fund new programs.
(Hükümet, yeni programları finanse etmek için vergileri artırdı.) - The teacher raised the student’s grade after seeing their improvement.
(Öğretmen, öğrencinin gelişimini gördükten sonra notunu yükseltti.) - The company raised the employee’s salary after they were promoted.
(Şirket, terfi ettikten sonra çalışanın maaşını yükseltti.) - The team raised money for charity by selling baked goods.
(Takım, unlu mamuller satarak hayır kurumları için para topladı.) - The organization raised awareness of the issue by holding a public rally.
(Kuruluş, kamuoyunda miting düzenleyerek konuya ilişkin farkındalık yarattı.) - The athlete raised the bar by setting a new world record.
(Atlet, yeni bir dünya rekoru kırarak çıtayı yükseltti.) - The company raised its profile by sponsoring a major sporting event.
(Şirket, büyük bir spor etkinliğine sponsor olarak profilini yükseltti.)
raise ifadesinin Türkçe karşılıkları:
- kaldırmak
- yükseltmek
- artırmak
- yükseltmek
- terfi ettirmek
- büyütmek
- eğitmek
- toplamak
- elde etmek
- uyandırmak
- harekete geçirmek