spellbound

Spellbound: An Exploration of Enchantment and Captivation

İngilizce Anlamı:

Spellbound, büyülenmiş, büyülenmiş veya büyülenmiş anlamına gelen bir sıfattır. Genellikle bir kişinin veya şeyin güzelliği, gizemi veya çekiciliği tarafından büyülendiğini veya büyülendiğini tanımlamak için kullanılır. Spellbound, ayrıca bir kişinin veya şeyin bir büyü veya büyü tarafından kontrol edildiğini veya etkilendiğini tanımlamak için de kullanılabilir.

Türkçe Anlamı:

Büyülenmiş, büyülenmiş veya büyülenmiş.

Örnekler:

  • The audience was spellbound by the magician’s performance. (Seyirci, sihirbazın performansına büyülenmiş.)
  • She was spellbound by the beauty of the sunset. (Güneş batımının güzelliğine büyülenmiş.)
  • The child was spellbound by the story that his grandmother told him. (Çocuk, büyükannesinin ona anlattığı hikayeye büyülenmiş.)
  • The snake charmer was spellbound by the snake’s hypnotic gaze. (Yılan büyücüsü, yılanın hipnotik bakışlarına büyülenmiş.)

Spellbound Kelimesinin Kökeni:

Spellbound kelimesi, “büyü” anlamına gelen “spell” ve “bağlı” anlamına gelen “bound” kelimelerinden türemiştir. Kelime, ilk olarak 16. yüzyılda kullanılmıştır.

Spellbound Kelimesinin Kullanımı:

Spellbound kelimesi, genellikle bir kişinin veya şeyin güzelliği, gizemi veya çekiciliği tarafından büyülendiğini veya büyülendiğini tanımlamak için kullanılır. Ayrıca, bir kişinin veya şeyin bir büyü veya büyü tarafından kontrol edildiğini veya etkilendiğini tanımlamak için de kullanılabilir.

Spellbound kelimesi, edebiyatta, sinemada ve müzikte sıklıkla kullanılır. Örneğin, Alfred Hitchcock’un 1945 yapımı filmi “Spellbound”, bir psikiyatristin bir cinayet davasını çözmeye çalışırken bir hastasına aşık olma hikayesini anlatmaktadır.

Spellbound Kelimesinin Eş Anlamlıları:

  • Enchanted
  • Bewitched
  • Captivated
  • Mesmerized
  • Hypnotized

Spellbound Kelimesinin Zıt Anlamlıları:

  • Unenchanted
  • Unbewtiched
  • Uncaptivated
  • Unmesmerized
  • Unhypnotized

Spellbound Kelimesinin Kullanıldığı Cümleler:

  • The audience was spellbound by the magician’s performance. (Seyirci, sihirbazın performansına büyülenmiş.)
  • She was spellbound by the beauty of the sunset. (Güneş batımının güzelliğine büyülenmiş.)
  • The child was spellbound by the story that his grandmother told him. (Çocuk, büyükannesinin ona anlattığı hikayeye büyülenmiş.)
  • The snake charmer was spellbound by the snake’s hypnotic gaze. (Yılan büyücüsü, yılanın hipnotik bakışlarına büyülenmiş.)
  • The music was so beautiful that it left me spellbound. (Müzik o kadar güzeldi ki beni büyülenmiş bıraktı.)
  • I was spellbound by the beauty of the Taj Mahal. (Tac Mahal’in güzelliğine büyülenmiştim.)
  • The speaker’s words were so powerful that they left the audience spellbound. (Konuşmacının sözleri o kadar güçlüydü ki dinleyicileri büyülenmiş bıraktı.)
  • The movie was so captivating that it left me spellbound. (Film o kadar büyüleyiciydi ki beni büyülenmiş bıraktı.)
  • The book was so well-written that it left me spellbound. (Kitap o kadar iyi yazılmıştı ki beni büyülenmiş bıraktı.)
  • The performance was so mesmerizing that it left me spellbound. (Performans o kadar büyüleyiciydi ki beni büyülenmiş bıraktı.)

Yayımlandı

kategorisi