Table
İngilizce Anlamı:
- A flat surface with legs, typically used for eating, working, or displaying objects.
- A piece of furniture with a flat top and legs, typically used for eating, working, or displaying objects.
- A flat surface on which something is placed or displayed.
- A group of people seated together at a table, especially for a meal or a meeting.
- A list of data arranged in rows and columns, typically used to organize and present information.
- A mathematical function that assigns a value to each element of a set.
- A flat, horizontal surface, typically made of wood or metal, used for various purposes such as eating, working, or displaying objects.
- A piece of furniture consisting of a flat top supported by legs, typically used for eating, working, or displaying objects.
- A flat surface on which something is placed or displayed, such as a table in a restaurant or a table in a laboratory.
- A group of people seated together at a table, especially for a meal or a meeting, such as a table of friends at a restaurant or a table of delegates at a conference.
Türkçe Anlamı:
- Yemek yemek, çalışmak veya nesneleri sergilemek için kullanılan, genellikle bacaklı düz bir yüzey.
- Yemek yemek, çalışmak veya nesneleri sergilemek için kullanılan, genellikle bacaklı düz bir yüzeye sahip mobilya parçası.
- Üzerine bir şeyin yerleştirildiği veya sergilendiği düz bir yüzey.
- Özellikle yemek veya toplantı için bir masada birlikte oturan kişiler grubu.
- Genellikle bilgileri düzenlemek ve sunmak için kullanılan, satır ve sütunlara göre düzenlenmiş veri listesi.
- Bir kümenin her bir elemanına bir değer atayan matematiksel bir fonksiyon.
- Genellikle yemek yemek, çalışmak veya nesneleri sergilemek gibi çeşitli amaçlar için kullanılan, genellikle ahşap veya metalden yapılmış düz, yatay yüzey.
- Genellikle yemek yemek, çalışmak veya nesneleri sergilemek için kullanılan, bacaklarla desteklenen düz bir üstten oluşan mobilya parçası.
- Bir restorandaki masa veya bir laboratuvardaki masa gibi, üzerine bir şeyin yerleştirildiği veya sergilendiği düz bir yüzey.
- Özellikle bir restorandaki arkadaş masası veya bir konferanstaki delegeler masası gibi, özellikle yemek veya toplantı için bir masada birlikte oturan kişiler grubu.
Table İle İlgili Örnek Cümleler:
- The family gathered around the table for dinner. (Aile akşam yemeği için masanın etrafında toplandı.)
- The teacher placed the book on the table. (Öğretmen kitabı masanın üzerine koydu.)
- The data is presented in a table on page 10. (Veriler 10. sayfadaki bir tabloda sunulmaktadır.)
- The function f(x) is defined by the following table. (f(x) fonksiyonu aşağıdaki tablo ile tanımlanmıştır.)
- The table is made of solid oak. (Masa masif meşeden yapılmıştır.)
- The table is six feet long and four feet wide. (Masa altı fit uzunluğunda ve dört fit genişliğindedir.)
- The table has a drawer on each side. (Masada her iki tarafında bir çekmece vardır.)
- The table is covered with a tablecloth. (Masa bir masa örtüsüyle örtülüdür.)
- The table is set for dinner. (Masa akşam yemeği için hazırlanmıştır.)
- The table is cleared after dinner. (Masa akşam yemeğinden sonra temizlenir.)