theoretical: (sıfat)
- Teoriye veya spekülasyona dayalı; pratikte veya gerçekte değil.
- Teori veya spekülasyonla ilgili; pratik veya gerçekle değil.
- Teori veya spekülasyonla ilgili; pratik veya gerçekle değil.
- Teori veya spekülasyonla ilgili; pratik veya gerçekle değil.
- Teori veya spekülasyonla ilgili; pratik veya gerçekle değil.
Örnekler:
- A theoretical physicist studies the fundamental laws of nature. (Bir teorik fizikçi doğanın temel yasalarını inceler.)
- The company’s theoretical profits were much higher than its actual profits. (Şirketin teorik kârları gerçek kârlarından çok daha yüksekti.)
- The government’s theoretical plan to reduce the deficit was never implemented. (Hükümetin açığı azaltma konusundaki teorik planı asla uygulanmadı.)
- The scientist’s theoretical model of the universe was later proven to be incorrect. (Bilim adamının evrenin teorik modeli daha sonra yanlış olduğu kanıtlandı.)
- The artist’s theoretical work was never exhibited in a gallery. (Sanatçının teorik çalışması hiçbir zaman bir galeride sergilenmedi.)
theoretical: (isim)
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.
Örnekler:
- The scientist’s theoretical work was published in a prestigious journal. (Bilim adamının teorik çalışması prestijli bir dergide yayınlandı.)
- The company’s theoretical profits were never realized. (Şirketin teorik kârları asla gerçekleşmedi.)
- The government’s theoretical plan to reduce the deficit was never implemented. (Hükümetin açığı azaltma konusundaki teorik planı asla uygulanmadı.)
- The scientist’s theoretical model of the universe was later proven to be incorrect. (Bilim adamının evrenin teorik modeli daha sonra yanlış olduğu kanıtlandı.)
- The artist’s theoretical work was never exhibited in a gallery. (Sanatçının teorik çalışması hiçbir zaman bir galeride sergilenmedi.)
theoretical: (zarf)
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.
- Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.
Örnekler:
- The scientist theoretically proved the existence of black holes. (Bilim adamı kara deliklerin varlığını teorik olarak kanıtladı.)
- The company theoretically could have made a profit, but it didn’t. (Şirket teorik olarak kâr edebilirdi, ancak etmedi.)
- The government theoretically could have reduced the deficit, but it didn’t. (Hükümet teorik olarak açığı azaltabilirdi, ancak yapmadı.)
- The scientist theoretically could have won the Nobel Prize, but he didn’t. (Bilim adamı teorik olarak Nobel Ödülü’nü kazanabilirdi, ancak kazanmadı.)
- The artist theoretically could have had a successful career, but he didn’t. (Sanatçı teorik olarak başarılı bir kariyere sahip olabilirdi, ancak olmadı.)