theoretical

theoretical: (sıfat)

  1. Teoriye veya spekülasyona dayalı; pratikte veya gerçekte değil.
  2. Teori veya spekülasyonla ilgili; pratik veya gerçekle değil.
  3. Teori veya spekülasyonla ilgili; pratik veya gerçekle değil.
  4. Teori veya spekülasyonla ilgili; pratik veya gerçekle değil.
  5. Teori veya spekülasyonla ilgili; pratik veya gerçekle değil.

Örnekler:

  • A theoretical physicist studies the fundamental laws of nature. (Bir teorik fizikçi doğanın temel yasalarını inceler.)
  • The company’s theoretical profits were much higher than its actual profits. (Şirketin teorik kârları gerçek kârlarından çok daha yüksekti.)
  • The government’s theoretical plan to reduce the deficit was never implemented. (Hükümetin açığı azaltma konusundaki teorik planı asla uygulanmadı.)
  • The scientist’s theoretical model of the universe was later proven to be incorrect. (Bilim adamının evrenin teorik modeli daha sonra yanlış olduğu kanıtlandı.)
  • The artist’s theoretical work was never exhibited in a gallery. (Sanatçının teorik çalışması hiçbir zaman bir galeride sergilenmedi.)

theoretical: (isim)

  1. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.
  2. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.
  3. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.
  4. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.
  5. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şey.

Örnekler:

  • The scientist’s theoretical work was published in a prestigious journal. (Bilim adamının teorik çalışması prestijli bir dergide yayınlandı.)
  • The company’s theoretical profits were never realized. (Şirketin teorik kârları asla gerçekleşmedi.)
  • The government’s theoretical plan to reduce the deficit was never implemented. (Hükümetin açığı azaltma konusundaki teorik planı asla uygulanmadı.)
  • The scientist’s theoretical model of the universe was later proven to be incorrect. (Bilim adamının evrenin teorik modeli daha sonra yanlış olduğu kanıtlandı.)
  • The artist’s theoretical work was never exhibited in a gallery. (Sanatçının teorik çalışması hiçbir zaman bir galeride sergilenmedi.)

theoretical: (zarf)

  1. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.
  2. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.
  3. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.
  4. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.
  5. Teori veya spekülasyonla ilgili bir şekilde.

Örnekler:

  • The scientist theoretically proved the existence of black holes. (Bilim adamı kara deliklerin varlığını teorik olarak kanıtladı.)
  • The company theoretically could have made a profit, but it didn’t. (Şirket teorik olarak kâr edebilirdi, ancak etmedi.)
  • The government theoretically could have reduced the deficit, but it didn’t. (Hükümet teorik olarak açığı azaltabilirdi, ancak yapmadı.)
  • The scientist theoretically could have won the Nobel Prize, but he didn’t. (Bilim adamı teorik olarak Nobel Ödülü’nü kazanabilirdi, ancak kazanmadı.)
  • The artist theoretically could have had a successful career, but he didn’t. (Sanatçı teorik olarak başarılı bir kariyere sahip olabilirdi, ancak olmadı.)

Yayımlandı

kategorisi