thick

thick: Kalın, Yoğun, Sıkı

İngilizce Anlamı:

  1. (sıfat) Boyut veya derinlik olarak büyük veya geniş olan; ince veya dar olmayan.
  2. (sıfat) Yoğun veya sıkı bir yapıya sahip olan; seyrek veya gevşek olmayan.
  3. (sıfat) Yoğun veya yoğun bir kıvama sahip olan; sulu veya ince olmayan.
  4. (sıfat) Çok sayıda veya yoğun bir şekilde bir araya gelmiş olan; seyrek veya dağınık olmayan.
  5. (sıfat) Zihinsel olarak yavaş veya aptal olan; zeki veya keskin olmayan.
  6. (sıfat) Duyarsız veya duygusuz olan; hassas veya şefkatli olmayan.
  7. (sıfat) Aşırı veya aşırı olan; ılımlı veya makul olmayan.
  8. (zarf) Kalın veya yoğun bir şekilde; ince veya dar olmayan bir şekilde.
  9. (zarf) Yoğun veya yoğun bir kıvama sahip olarak; sulu veya ince olmayan bir şekilde.
  10. (zarf) Çok sayıda veya yoğun bir şekilde bir araya gelerek; seyrek veya dağınık olmayan bir şekilde.

Türkçe Anlamı:

  1. (sıfat) Boyut veya derinlik olarak büyük veya geniş olan; ince veya dar olmayan.
  2. (sıfat) Yoğun veya sıkı bir yapıya sahip olan; seyrek veya gevşek olmayan.
  3. (sıfat) Yoğun veya yoğun bir kıvama sahip olan; sulu veya ince olmayan.
  4. (sıfat) Çok sayıda veya yoğun bir şekilde bir araya gelmiş olan; seyrek veya dağınık olmayan.
  5. (sıfat) Zihinsel olarak yavaş veya aptal olan; zeki veya keskin olmayan.
  6. (sıfat) Duyarsız veya duygusuz olan; hassas veya şefkatli olmayan.
  7. (sıfat) Aşırı veya aşırı olan; ılımlı veya makul olmayan.
  8. (zarf) Kalın veya yoğun bir şekilde; ince veya dar olmayan bir şekilde.
  9. (zarf) Yoğun veya yoğun bir kıvama sahip olarak; sulu veya ince olmayan bir şekilde.
  10. (zarf) Çok sayıda veya yoğun bir şekilde bir araya gelerek; seyrek veya dağınık olmayan bir şekilde.

Örnekler:

  • The book is thick and heavy. (Kitap kalın ve ağırdır.)
  • The soup is thick and creamy. (Çorba kalın ve kremalı.)
  • The forest is thick with trees. (Orman ağaçlarla doludur.)
  • The traffic is thick this morning. (Bu sabah trafik yoğun.)
  • He is a thick-headed person. (O kalın kafalı bir kişidir.)
  • She is a thick-skinned person. (O kalın derili bir kişidir.)
  • It was a thick fog. (Yoğun bir sis vardı.)
  • He spoke in a thick accent. (Kalın bir aksanla konuştu.)
  • The paint was applied thickly. (Boya kalın bir şekilde uygulandı.)
  • The crowd was thick around the stage. (Kalabalık sahnenin etrafında yoğunlaşmıştı.)

Kalınlığın Ölçülmesi:

Kalınlık, genellikle milimetre (mm) veya inç (in) cinsinden ölçülür. Bir nesnenin kalınlığı, iki zıt yüzeyi arasındaki en kısa mesafe olarak tanımlanır. Kalınlık, bir nesnenin boyutunu ve ağırlığını belirlemede önemli bir faktördür. Ayrıca, bir nesnenin dayanıklılığını ve yalıtım özelliklerini de etkiler.

Kalınlığın Kullanımı:

Kalınlık, birçok farklı alanda kullanılır. Örneğin, inşaat sektöründe duvarların, zeminlerin ve tavanların kalınlığı önemlidir. Otomotiv sektöründe araçların gövdelerinin ve parçalarının kalınlığı önemlidir. Tekstil sektöründe kumaşların kalınlığı önemlidir. Gıda sektöründe yiyeceklerin kalınlığı önemlidir.

Kalınlığın Önemi:

Kalınlık, birçok farklı alanda önemli bir faktördür. Bir nesnenin boyutunu, ağırlığını, dayanıklılığını ve yalıtım özelliklerini etkiler. Ayrıca, bir nesnenin kullanım amacını da belirler. Örneğin, kalın bir duvar, ince bir duvardan daha dayanıklıdır ve daha iyi yalıtım sağlar. Kalın bir kumaş, ince bir kumaştan daha sıcak tutar. Kalın bir yiyecek, ince bir yiyecekten daha doyurucudur.


Yayımlandı

kategorisi