window
İngilizce Anlamı:
- A framed opening in a wall, roof, or vehicle that allows light and air to enter and people to see out.
- A transparent or translucent material, such as glass, that is used to fill a window opening.
- A period of time, especially one that is set aside for a particular activity or purpose.
- A computer program that displays information on a computer screen.
- A small opening or space that allows something to be seen or heard.
Türkçe Anlamı:
- Duvar, çatı veya araçta ışık ve havanın girmesini ve insanların dışarıyı görmesini sağlayan çerçeveli açıklık.
- Cam gibi şeffaf veya yarı saydam bir malzeme, bir pencere açıklığını doldurmak için kullanılır.
- Özellikle belirli bir etkinlik veya amaç için ayrılmış bir zaman dilimi.
- Bilgisayar ekranında bilgi görüntüleyen bir bilgisayar programı.
- Bir şeyin görülmesini veya duyulmasını sağlayan küçük bir açıklık veya boşluk.
Örnekler:
- The window was open, letting in the fresh air. (Pencere açıktı ve içeriye temiz hava giriyordu.)
- The window was made of glass, which allowed light to pass through. (Pencere camdan yapılmıştı ve ışığın geçmesine izin veriyordu.)
- The window of opportunity was closing, so we had to act quickly. (Fırsat penceresi kapanıyordu, bu yüzden hızlı davranmamız gerekiyordu.)
- The window on the computer screen showed the latest news headlines. (Bilgisayar ekranındaki pencere en son haber başlıklarını gösteriyordu.)
- The window in the door allowed us to see who was outside. (Kapıdaki pencere dışarıda kimin olduğunu görmemizi sağladı.)
İfadeler:
- To open a window: Bir pencereyi açmak.
- To close a window: Bir pencereyi kapatmak.
- To look out the window: Pencereden dışarı bakmak.
- To throw something out the window: Bir şeyi pencereden dışarı atmak.
- To break a window: Bir pencereyi kırmak.
Zıt Anlamlılar:
- door (kapı)
- wall (duvar)
- roof (çatı)
Eş Anlamlılar:
- aperture (açıklık)
- opening (açıklık)
- hole (delik)
- gap (boşluk)
- portal (kapı)