yaygara

Yaygara: İngilizce ve Türkçe Anlamı

Yaygara, genellikle olumsuz bir anlam taşıyan ve yüksek sesle yapılan gürültü, bağırış çağırış veya kargaşa anlamına gelen bir kelimedir. İngilizce’de “uproar” olarak karşılık bulur. Yaygara, genellikle bir grup insanın aynı anda yüksek sesle konuşması, bağırıp çağırması veya protesto etmesi gibi durumlarda kullanılır.

Yaygara Kelimesinin Kökeni

Yaygara kelimesi, Türkçeye Arapçadan geçmiştir. Arapçada “yaygara” kelimesi, “bağırmak, çağırmak” anlamına gelir. Yaygara kelimesi, Türkçede ilk olarak 16. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır.

Yaygara Kelimesinin Kullanımı

Yaygara kelimesi, genellikle olumsuz bir anlam taşıyan bir kelimedir. Ancak, bazı durumlarda olumlu bir anlamda da kullanılabilir. Örneğin, bir spor müsabakasında taraftarların takımını desteklemek için yaptığı gürültüye “yaygara” denebilir.

Yaygara kelimesi, genellikle aşağıdaki durumlarda kullanılır:

  • Bir grup insanın aynı anda yüksek sesle konuşması, bağırıp çağırması veya protesto etmesi
  • Bir yerdeki kargaşa veya düzensizlik
  • Bir olayın veya durumun yarattığı şaşkınlık veya heyecan
  • Bir kişinin öfke veya heyecan nedeniyle yaptığı gürültü

Yaygara Kelimesinin Örnek Cümleleri

  • Stadyumda taraftarların yaptığı yaygara, maçın atmosferini daha da heyecanlı hale getirdi.
  • Sokakta çıkan yaygara, insanların dikkatini çekti.
  • Öğretmenin sınıfa girmesiyle birlikte yaygara kesildi.
  • Patronun işten çıkarıldığını duyduğunda, çalışanlar arasında büyük bir yaygara koptu.
  • Kazanın haberini alan yakınları, hastaneye giderek yaygara kopardı.

Yaygara Kelimesinin İngilizce Karşılığı

Yaygara kelimesinin İngilizce karşılığı “uproar”dır. Uproar kelimesi, genellikle olumsuz bir anlam taşıyan ve yüksek sesle yapılan gürültü, bağırış çağırış veya kargaşa anlamına gelir. Uproar kelimesi, genellikle bir grup insanın aynı anda yüksek sesle konuşması, bağırıp çağırması veya protesto etmesi gibi durumlarda kullanılır.

Uproar Kelimesinin Örnek Cümleleri

  • The crowd’s uproar made it difficult to hear the speaker. (Kalabalığın yaygarası konuşmacıyı duymayı zorlaştırdı.)
  • The uproar in the classroom disrupted the lesson. (Sınıftaki yaygara dersi aksattı.)
  • The news of the president’s resignation caused an uproar in the country. (Başkanın istifası haberi ülkede yaygara kopardı.)
  • The fans’ uproar at the referee’s decision led to a delay in the game. (Taraftarların hakemin kararına olan yaygarası maçın gecikmesine neden oldu.)
  • The uproar over the new tax law has divided the country. (Yeni vergi yasasıyla ilgili yaygara ülkeyi ikiye böldü.)

Yayımlandı

kategorisi