-
Bir şeyin veya yapının ön tarafta bulunan bölümü, alnaç
Örnek:Başını kaldırarak köşkün karanlık cephesine baktı. P. Safa
-
Belli bir düşünce, istek çevresinde sağlanan beraberlik.
-
Yan, yön, taraf
Örnek:Hakikatin bin bir cephesi ve başka başka görünüşleri yok mudur? A. Ş. Hisar
-
Üzerinde savaşın sürdüğü bölge
Örnek:Meydan muharebesi, yüz kilometrelik cephe üzerinde cereyan ediyordu. Atatürk
-
Farklı ısıdaki iki su kütlesi arasındaki sınır.
-
Yerde veya daha yükseklerde sıklık, sıcaklık bakımından iki ayrı hava yığınının karşılaştıkları yer.
cephe
Yayımlandı
kategorisi