Sparing (İngilizce-Türkçe)
Anlamı:
- Tutumlu, cimri
- Az, yetersiz
- Seyrek, nadir
- İdareli, ölçülü
- Kısıtlı, sınırlı
Örnekler:
- He was very sparing with his money. (Parasıyla çok cimriydi.)
- We have only a sparing amount of food left. (Sadece az miktarda yiyeceğimiz kaldı.)
- He made sparing use of his time. (Zamanını çok iyi kullandı.)
- The doctor gave me a sparing dose of medicine. (Doktor bana az miktarda ilaç verdi.)
- We have only a sparing number of tickets left. (Sadece sınırlı sayıda biletimiz kaldı.)
Sparing (Spor)
Anlamı:
- Boks, güreş gibi sporlarda antrenman amaçlı yapılan müsabaka
- Boks, güreş gibi sporlarda antrenman amaçlı yapılan müsabaka
- Boks, güreş gibi sporlarda antrenman amaçlı yapılan müsabaka
Örnekler:
- The boxers had a sparing session before the fight. (Boksörler dövüşten önce bir antrenman maçı yaptılar.)
- The wrestlers had a sparing session before the tournament. (Güreşçiler turnuvadan önce bir antrenman maçı yaptılar.)
- The martial artists had a sparing session before the competition. (Dövüş sanatçıları yarışmadan önce bir antrenman maçı yaptılar.)
Sparing (Diğer Anlamları)
- Esnetmek, gevşetmek
- Kurtarmak, kurtulmak
- Bağışlamak, affetmek
- Korumak, kollamak
- Saklamak, gizlemek
Örnekler:
- He spared no effort to save his friend. (Arkadaşını kurtarmak için hiçbir çabadan kaçınmadı.)
- He spared his enemy’s life. (Düşmanının hayatını bağışladı.)
- He spared no expense to protect his family. (Ailesini korumak için hiçbir masraftan kaçınmadı.)
- He spared no effort to hide his secret. (Gizliliğini saklamak için hiçbir çabadan kaçınmadı.)
Sparing (Eş Anlamlıları)
- Economical
- Frugal
- Thrifty
- Stingy
- Miserly
- Parsimonious
- Niggardly
- Close-fisted
- Penny-pinching
- Tight-fisted
Sparing (Zıt Anlamlıları)
- Extravagant
- Wasteful
- Prodigal
- Lavish
- Spendthrift
- Free-spending
- Open-handed
- Generous
- Bountiful
- Munificent